Öne çıkan

BARIŞ FİŞEK

BEN KİMİM?

14 Nisan tarihinde Ankara / Çankaya’da doğdum. Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nden mezun oldum. Mezun olduktan sonra fotoğrafçılık mesleğini sevdiğim için ilgili programları öğrenebilmek adına grafik tasarım kursuna katıldım ve bir dönem grafikerlik yaptım. Daha sonra imkanları daha cazip geldiği için İzmir’de ve Ankara’da yerel televizyon kanallarında kameramanlık yaptım. Sonrasında ise bu iş yerlerinin dezavantajlarının artması nedeniyle fotoğrafçılık mesleğine dönme kararı alarak bir dönem tekstil firmasında ürün fotoğrafçısı olarak çalıştım. Aynı zamanda eğitime de devam etmek istediğimden ikinci üniversite kapsamında Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde eğitim aldım ve mezun oldum. Buna ek olarak pazarlama ve emlakçılık alanında özel eğitim programlarına katıldım.

Şu anda ise ticaretle uğraşmaktayım. Türkiye’nin önde gelen online satış platformlarında Nova Grup olarak, kozmetik ağırlıklı olmak üzere bir çok ürün grubunun satışında faaliyet göstermekteyiz.

Giyim tarzım ve kişisel fotolarımla ilgili dışarıdan güzel geri bildirimler alıp fotoğraf çekilmeyi de çekmek kadar sevdiğim için gerek üzerimde deneyimlediğim ürünleri, gerekse çektiğim manzara fotoğraflarını içeren Instagram paylaşımları yapmaktayım.

Bu blog sayfasında da sizlere fikir vermesi amacıyla çoğunlukla kol saatleri olmak üzere deneyimlediğim ürünler hakkında inceleme yazıları yazacağım. Keyif almanız dileğiyle…

Her türlü görüş ve iş birlikleri için;

İLETİŞİM : sbarisfisek@gmail.com

https://www.instagram.com/silentjune_

https://barisfisek.tumblr.com/

Tissot Seastar 1000 Mükemmel Bir Saat

Bugün, kullandığım günden beri mükemmel bulduğum Powermatic 80 mekanizmalı Tissot Seastar 1000 saatten bahsetmek istiyorum. Söz konusu saatin model numarası T120.407.11.091.01 yani siyah-yeşil geçişli kadrana sahip olan model.

Seastar modelini anlatmadan hemen önce şunu söylemeliyim ki, hem orta seviye hem de giriş seviye üst modeller denilince akla gelen İsviçreli Tissot saatlerinin kalitesi gerçekten tartışılmaz. Ayrıca son zamanlarda işçiliğe de oldukça önem veren marka gerçekten kalite anlamında bir çok rakibine üstünlük sağlıyor. Saatlerin kasalarındaki satinaj işçiliği, cilalama tekniği ve kullanılan çelik gerçekten daha üst segmentte yer alan markalarla yarışacak seviyede.

Benim bahsetmek istediğim model ise bahsettiğim tüm bu ince işçiliklere sahip bir model olan Seastar 1000 modeli. Saatin isminden de anlayacağınız üzere bu saat bir dalış saati. 1000 denmesinin sebebi ise 1000 feet yani 600 metre su derinliğine kadar su geçirmezlik sağlaması.

Saat oldukça kaliteli ve asla teneke gibi hissettirmeyen bir bilezikle geliyor. Kenarları ve en orta kısmı mat olan bileziğin orta kısımlarında parlak detaylar yer alıyor. Bu da kasanın yan kısmındaki parlak girintili kısımla uyum sağlıyor. Saatin tepe kısmında ise markanın logosu olan T harfi yer almakta.

Seastar, yine üst segment saatlere ait bir özellik olan seramik bezele sahip. Bezel oldukça ergonomik bir yapıya sahip ve kolaylıkla dönüyor. ISO sertifikalı dalış saatlerinde olduğu gibi 12 yönünde bir fosfora da sahip.

Saatin kadranı ise iç kısmı yeşilden başlayıp kenar kısımlara doğru siyah geçişli. Bu da özellikle güneşte ve farklı ışık koşullarında oldukça güzel efektler veriyor.

Tarih penceresi ise saat 6 yönünde konumlandırılmış. Rakamlar ise saatin kadran rengine uygun olarak siyah zemin üzerine beyaz olarak yazılmış. Bu saat ISO sertifikalı bir dalış saati kadar güçlü fosforlara sahip. Örnek göstermek gerekirse Seastar’ın fosfor gücü Seiko Prospex SRPC25K kadar güçlü. Bu da her koşulda saati rahatlıkla görebilirsiniz demek. Tissot’nun Superluminova adını verdiği bu güçlü fosforların görünürlüğü de oldukça uzun sürüyor.

Tahmin ettiğiniz gibi Tissot’nun her modelinde olduğu gibi bu saatin de camı safir kristal. Bu da çizilme riskini minimuma indiriyor. Ayrıca saatin mekanizmasını görebilmemiz için cam kapak kullanılmış.

Saatin dış özelliklerine kısaca değindikten sonra mekanizmasından biraz bahsetmek istiyorum. Seastar 1000 modelinin quartz modelleri de mevcut ancak ben mekanik saatleri daha çok sevdiğim için özellikle powermatic 80 mekanizmalı modelini tercih ettim. Bu mekanizma isminden de anlaşılacağı üzere tıpkı Le Locle ve PRX modellerindeki gibi 80 saat güç rezervine sahip. Bu da yine kendisinden daha üst segment saatlerde olan bir güç rezervi olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca şunu belirtmekte fayda var, bu mekanizmada diğer otomatik saatlerde olduğu gibi saatin çalışma hızını elle ayarlayabileceğiniz, alışılagelmiş + – yazan bir regülatör bulunmuyor. Yani saatin kesinliği fabrikada lazer ile belirlenmiş. Bu nedenle de zaman tutması mükemmel diyebilirim. Yani benim saatimin yanılma payı günde en fazla + 3 -3 şeklinde gidiyor. Peki ileride sapmalar olursa buna elle müdahale edebilecek miyiz? Hayır… Böyle bir sorun olursa ya Tissot’nun yetkili servisine gideceğiz ya da powermatic 80 mekanizmalara gerçekten hakim bir saat ustasına göstereceğiz. Ancak şunu belirtmeliyim ki ben powermatic 80 mekanizma kullanıp da şimdiye kadar hiç böyle sorun yaşayan birini de duymadım. Bana soracak olursanız saatin mekanizması benzer fiyatlara satılan saatlerin mekanizmalarından çok daha üstün. Sonuçta böyle büyük bir saat markasının adına leke sürdürecek bir işe imza atacağını hiç düşünmüyorum.

Saatin kapağında ve mekanizmasında göreceğiniz üzere oldukça ince ve güzel işçilikler mevcut. her detayıyla güzel ve üzerinde çalışılmış bir saat. Ben her ne kadar yazıyla anlatsam da tabi bir yere kadar. Gidip canlı şekilde gördüğünüzde dediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Sonuç olarak ben bu saati çok beğendim. Şimdiye kadar beğenmediğim ya da içime sinmeyen hiçbir saati almadım, aldırmadım. Saat severlere tavsiye eder miyim? Bütçeleri doğrultusunda tabii ki tavsiye ederim. Ancak saatlerin de fiyatları her şey gibi anormal seviyelere ulaştı. Bir de Tissot gibi bir markayı düşünürsek, saatlerine ortalama bir vatandaşa göre oldukça yüksek meblağlar istenmekte. Ancak söz konusu modele bütçesi olup da onu mu alsam bunu mu alsam diye düşünenler olursa kesinlikle ve kesinlikle bu modeli tavsiye ederim. Hatta quartz modelini bile benzer fiyatlara satılan mekanik saatlere hem tercih ederim hem de tavsiye ederim.

Yazımı sonlandırmadan önce Tissot saat almayı düşünenlerin çok dikkat etmeleri gereken bir nokta var biraz ona değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi bir şey görece pahalı olduğunda ve ulaşılması çok da kolay olmadığında ve bu şey çok beğenildiğinde sahtelerinin ya da diğer adıyla replikalarının olması kaçınılmaz hale geliyor. Replikaları da neredeyse birebir aslına benzetiyorlar. Özellikle son zamanlarda internet üzerinde Swatch grubun belirlediği fiyatların 5000-7000 TL altında Tissot saatler satılmakta. Bu saatleri alanların şikayetleri de okuduğum kadarıyla hep saatlerin sahte çıkması. Demem o ki Tissot saat alacaksanız, Tissot yetkili satıcısı olduğundan emin olun. Saati aldıktan sonra da markanın resmi sitesinden saatinizi kaydedin. Saatinizin orijinal Tissot olup olmadığını bu şekilde rahatlıkla anlayabilirsiniz. Ayrıca bu şekilde garanti vb bilgilerine de istediğiniz zaman erişebilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…

Bu Saati Kaçıran Üzülür

Saat seçimi de tıpkı ayakkabı, pantolon ya da gömlek gibi tamamen kişinin kendi zevki doğrultusunda yapılır. Benim bu konudaki zevkim ise oldukça çeşitli. Bir gün 37 mm’lik tamamen klasik bir saat takarken diğer gün 48 mm boyutunda tamamen spor bir saat takabiliyorum. Hal böyleyken ve son zamanlarda ülkemizde Kasım ayı indirim ayı olarak ilan edilmişken, epey zamandır hoşuma giden bir ürünü çok uygun fiyata satılırken kaçırmak olmazdı.

Ve karşınızda Lorus RL413BX9

Bu saati geçtiğimiz Mayıs ayından beri takip ediyordum ancak mavisini mi alsam yeşilini mi alsam diye karar veremiyordum. Tam saatin yeşilini almaya karar vermişken stoklarda tükenmesi nedeniyle alamamıştım. Mavisi de içime çok fazla sinmemişti ve o yüzden vazgeçmiştim.

Geçtiğimiz günlerde ise bildiğiniz gibi malum online alışveriş sitelerinde büyük indirimler oldu ve daha önce epey baktığımdan olsa gerek bu model birdenbire yine karşıma çıktı. Üstelik fiyatı Mayıs ayındaki fiyatından bile daha uygun bir seviyeye inmişti. Saati zaten daha önce çok saat aldığım güvenilir bir firmanın da sattığını görünce direkt olarak aldım.

Lorus RL413BX9 modelini almamdaki en önemli etken uzun süredir mekanik pilot tarzı bir saat arayışım oldu. Ancak hiçbir şeyin kendi değerinde olmadığı bir piyasada diğer markaların saçma derecede fiyatlandırdıkları ürünleri de almak pek içime sinmiyordu. Gereksiz derecede pahalı fiyatlarının yanı sıra zaten bu markaların çoğu tasarım olarak da pek içime sinmiyordu… Ve tabii ki yine Lorus, hem tasarımıyla hem de harika fiyatıyla bu açığı rahatlıkla kapattı.

O zaman gelin saate biraz göz atalım:

Lorus RL413BX9 modeli neredeyse her erkeğin bileğine uyacak şekilde, 42 mm’lik oldukça ideal bir boyutta tasarlanmış. Saatin kadranı ise 12/24 saat şeklinde yani pilot saatlerinde görmeye oldukça aşina olduğumuz şekilde tasarlanmış. Ancak marka ve model belirtmek istemiyorum ama ben Lorus RL413BX9 modelinin tasarımını, çoğu markanın pilot saatlerinden daha fazla beğendiğimi net olarak belirtmeliyim.

Lorus RL413BX9 modeli beni kalite ve ince işçilik anlamında bu defa oldukça şaşırttı. Saatin kasa kenarlarına ve bezel kısmına mat cila tekniği uygulamışken, kasa ve bezel kısmının arası parlak bırakılmış. Bu Lorus markasından beklemediğim oldukça şık ve ince bir detay olarak karşıma çıktı. Ayrıca bendeki hiçbir modelinde akrep ve yelkovan haricinde fosfor kullanılmamışken bu modelde indekslerde de fosfor kullanılmış. Fosforların görünürlüğü ise karanlıkta işinizi görebilecek seviyede. kadranı detaylı ve yakından incelediğimde ise hizalama kalitesi olarak rahatsız edecek hiçbir detaya rastlamadım. Markaya ulaşan eleştirileri mi dikkate aldılar bilinmez ancak bu detaylar ve kalite artışı açıkçası beni oldukça memnun etti. Özellikle bendeki quartz modellerle bu mekanik model arasında bariz işçilik farkı var diyebilirim.

Saatin mekanizması önceki nesil otomatik Seiko saatlerden aşina olduğumuz 7S26 yani Lorus’daki ismiyle Y676. Bu mekanizma elle kurma ve saniye durdurma özelliği olmamasından dolayı çok eleştiri alsa da daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi elle durdurma ve ve kurma fonksiyonları benim için mekanik bir saatte hiçbir anlam ifade etmiyor. Benim için mekanik bir saat mekanizmasının kendini kanıtlamış, iyice olgunlaşmış bir güvenilirliğe ulaşması çok daha önemli. Bu nedenle hoşuma giden tasarıma sahip, 7S26 mekanizma barındıran bir saati her devirde, her türlü satın alırım.

Bu mekanizmayla birlikte gelen Lorus RL413BX9, günde sadece 6-7 saniye sapıyor. Mekanik saat sevenler bilir ki bu mekanizma için günde 20-30 saniyelere kadar olan sapmalar normal kabul edilir. 21 taşlı bu mekanizmanın güç rezervi ise 41 saat olarak belirtilmiş.

Saatin camı ise Seiko saatlerden aşina olduğumuz Hardlex kristal. Yani safir kristal kadar iyi değil ancak sıradan bir mineral cam kadar da kötü değil. Fiyat fayda olarak bakarsak gayet iyi.

100 metreye kadar (10 atm) su geçirmezliğe sahip bu saat yağmur ve su sıçramalarından etkilenmeyeceği gibi yüzme gibi aktivitelere de imkan tanıyor ancak ben yine de bunu hiçbir zaman kullanıcılara tavsiye etmiyorum.

Saatin kordonundan bahsetmek gerekirse bendeki modelin kordonu kumaş ya da diğer tabirle nato kordon. Kalite olarak iyi ama biraz sert. Kullanıldıkça daha konforlu hale gelecektir diye düşünüyorum.

Saatin ayrıca çelik kordonlu ve farklı kadran renklerine sahip bir çok varyantı da mevcut. Lorus’un kendi web sitesinden inceleyebilirsiniz.

Benim fikrimi merak ediyorsanız bu fiyatlara kaliteli başka marka bir mekanik saat satın almak imkansızken, Lorus RL413BX9 beklentimin üzerinde çıktı ve gerçekten memnun kaldım. Bu saati alayım ileride değerlenir gibi bir yatırım düşüncesiyle değil de (bunu her marka ve model için yanlış bulmuşumdur), hem koleksiyonumda bulunsun hem de canım istediğinde zevkle kullanırım gibi bir düşünceniz varsa kaçırmayın derim.

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…

Pek Bilinmeyen Bir Efsane Seiko SNXB

Pek bilinmeyen bir efsane dedim çünkü Seiko 5 serisinin bu model koduna sahip saatleri ülkemizde neredeyse hiçbir yerde yok. Ben beyaz kadranlı ve sarı indeksleri olan klasik bir saat ararken denk geldim ve satın aldım.

Ve karşınızda Seiko SNXB71J

Peki bu saati özel kılan nedir, neden efsane diyorsun, diğer Seiko 5 serilerinden farkı nedir der gibisiniz. Farkını söyleyeyim; öncelikle bu Seiko 5 ülkemizde sıkça satılan diğer klasik Seiko 5’lerden farklı olarak jübile bileziğe sahip. Biliyorsunuz ki 37 – 38 mm ölçülerinde klasik Seiko 5 saatlerde ülkemizde jübile bileziğe sahip olanları neredeyse yok denecek kadar az. Bir saat sever olarak bence bu fark bile benim gözümde bu saatin daha özel bir yerde olmasını sağlıyor. İkinci farkı ise bu modelin “J” koldu olması. Seiko saatlerde bildiğiniz üzere model numaralarının sonunda “K” ve “J” kodları bulunur. Bu kodlara bakarak saatin hangi ülkenin üretimi olduğunu anlayabilirsiniz. “J” tahmin edeceğiz üzere saatin Japonya üretimi olduğuna işaret etmektedir. “K” koldu olanlar da ya Singapur ya da Malezya gibi ülkelerde üretildiğine işaret eder. Bu fark aklınıza ikisi arasında ne fark var ki sorusunu getirebilir. Aslında üzerindeki Made in Japan yazısından başka hiçbir fark yok. Kaliteleri arasında da en ufak bir fark yok. En azından ben bir fark göremedim. Ancak anavatanında üretilmiş bir Seiko’ya sahip olmak belki insana kendini daha iyi hissettiriyor da olabilir çünkü neredeyse aldığımız markaların ürünlerinden hiçbiri artık kendi ülkesinde üretilmiyor. Bu yüzden bir saatin “Made in Japan” veya “Swiss Made” yazılarını taşıması benim için önemli ama bu ibareleri taşımazsa asla almam gibi bir durum söz konusu değil. Kendini kanıtlamış bir marka nerede üretilirse üretilsin belirli standartlarda üretildiğinden hiçbir fark olmayacaktır. Ancak yine de Seiko SNXB71J saatimin Japon üretimi olması beni memnun etti.

Bu küçük bilgiden sonra gelin saatimize kısaca bir göz atalım:

Seiko SNXB71J modeli 37 mm’lik çapa ve 12 mm lik kalınlığa sahip klasik bir Seiko 5. Aslında büyük saat takıntısı olmayan herkesin bileğine yakışacak bir çapa sahip. Özellikle de sıcak yaz aylarında bu boyut yine bir avantaj olarak geri dönüyor.

Saatin beyaz kadranı altın rengi indekslerle donatılmış. Bu da oldukça şık görünüyor ve kalite hissi uyandırıyor. tarih penceresi her klasik Seiko 5 saatten alışık olduğumuz saat 3 yönünde konumlandırılmış. Kadranda ekstradan göz yoracak dikkat dağıtacak herhangi bir yazı ya da fonksiyon kalabalığı yok. Saat kadranının alt kısmında yine made in Japan yazısı yer almakta. Saatin ayarını yaptığımız tepe kısmı ise neredeyse yine her Seiko 5 saatte gördüğümüz gibi saat 4 yönünde konumlandırılmış. Oldukça kibar ve küçük olan tepe kısmı ekstra çıkıntı yaparak bileğinizi rahatsız etmediği gibi görsel olarak da asla rahatsız etmiyor.

Saatin kasasına gelecek olursak oldukça minimal bir şekilde tasarlanmış. Saatin kadranını çevreleyen bezel kısmı ve kasanın yanları ayna cilalı, lug kısımlarının ise mat cilalı. Bu sayede mat kısımlar, jübile bileziğin mat cilalı kısımlarına uyum sağlamış. Bu anlamda saatin işçiliğini güzel bulduğumu söyleyebilirim.

Saat tahmin ettiğiniz gibi Hardlex cama sahip. Ayrıca saatin arka kısmı yeni nesil Seiko 5 saatlerdeki gibi cam kapaklı. Böylece mekanizmanın nasıl çalıştığını görebiliyorsunuz. Saatin mekanizması ise Seiko’nun kendini kanıtlamış her saat severin çok iyi bildiği 7S26 mekanizma. Ayrıca şunu da unutmadan söyleyeyim, saatim hakkında edindiğim bilgilere göre 2011 yılında üretilmiş ancak 7S ailesinin en son sürümü olan 7S26C mekanizmaya sahip. Bir çok 7S26C saatim olmasına rağmen bu saatle birlikte gelen hassasiyet ve kararlılık şaşırtıcı derecede iyi. Saatin sapma hassasiyeti kronometre değerlerinde. Bu mekanizma yaklaşık 40 saat civarında yeterli bir güç rezervi sunuyor.

Bileziğin jübile olduğunu ve özellikle de klasik bir Seiko 5 saat için zor bulunan bir özellik olduğunu belirtmiştim. Paslanmaz çelik olan saatin bileziği solid değil bükme bir bilezik ama buna rağmen kalitesi gayet iyi. Kolda ne hafif ne de ağır. Böylece konforlu bir kullanım sunuyor. Bileziğin uzunluğunu ve kısalığını plakalarla ayarlıyorsunuz. Böylelikle bir saatçi müdahalesi olmadan kendiniz de ayarlama yapabiliyorsunuz. Bu bakımdan da bileziği beğendim diyebilirim. Klips kısmı da çift düğmeli olduğundan, klipsi çekiştirmeden oldukça rahat açıp kapatabiliyorsunuz. Üzerinde ise yine K kodlu Seiko’lardan farklı olarak “Japan” yazısı mevcut. Ayrıca bu bileziğin genişliği ise 18 mm.

Saatimiz klasik bir tasarıma sahip olduğundan 30 metre su geçirmezliğe sahip. Yüzmek ya da dalmak için pek uygun değil ancak su sıçramalarına ve yağmur vb durumlara dayanıklı olarak üretilmiş.

Bir Seiko 5 klasiği olarak tabii ki güçlü fosforlar olmazsa olmaz. Saatin indeksleri, zamanı her tür karanlıkta görmenize olanak sağlayan oldukça güçlü fosforlara sahip.

Sonuç olarak Seiko SNXB71J beni hem görsel anlamda hem de performans anlamında beni son derece memnun etti. Bu saati de uzun süre kolumdan çıkarabileceğimi pek sanmıyorum. Yazımı burada sonlandırırken son saatlerimden biri olan Seiko SNXS75K ile bu yazının konusu olan Seiko SNXB71J modelinin yan yana fotoğrafını bırakıyorum. İkisi de olmazsa olmaz diyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…

Seiko’nun Efsane Serisi SNXS

Özellikle klasik saat severlerin yine çok ilgisini çeken bir modelle karşınızdayım. Kaliteli, rahat ve şık olarak tarif edebileceğim bu saatin SNXS73J (üstteki fotoğrafta sağdaki model) modelini yaklaşık 4 yıldır kullanıyorum ve son derece memnunum. Öncelikle şunu söyleyebilirim ki saat ilk başlarda çok klasik görünse de her kıyafete rahatça uyum sağlıyor, ne giyerseniz giyin son derece yakışıyor.

Ben dahil bir çok kişiden eleştiri alan orijinal bileziğini jübile bilezikle değiştirmeye karar verdiğim SNXS73’ümün fiyatına baktığımda 4 sene öncesine kıyasla tam olarak % 900 kadar zam geldiğini gördüm. Her şeyin maalesef değerinin anormal derecede üzerinde fiyatla satıldığı ülkemizde SNXS73’ün bu fiyatına şaşırdım mı? Tabii ki hayır. Ülkemizde bu modele uygun jübile bilezik satılmadığından bir Çin sitesinden satın aldığım paslanmaz çelik bilezik bile alınan gümrük vergilerinin fazlalığı sayesinde değerinin maalesef çok üzerindeydi. Her şeye rağmen bileziğin kalitesini görünce aldığıma değdi diyebilirim.

Jübile bilezikli SNXS73’üm kolumdayken epeydir göz koyduğum bir model olan SNXS75 modeli nişanlım tarafından hediye olarak geldi. Ben de artık bu seri bir inceleme yazısını hak ediyor diyerek bilgisayar başına oturdum. SNXS73 ve SNXS75 her ne kadar eşdeğer özellikte saatler olsalar da ben yine de yeni gelen SNXS75 üzerinden konuşacağım.

Bu modelin diğerinden farkı görüldüğü üzere koyu gri bir kadran üzerinde sarı renkli parlak akrep yelkovan ve indekslerin yer alması. Koyu gri üzerine sarı indeksler ancak bu kadar yakışabilirdi. Saati görür görmez çok benzeri kolumda olmasına rağmen çok daha şık ve çekici geldi. Sunburst efektli kadranındaki ışık oyunları ve sarı indekslerin parlaklığı bence bu modelle birlikte seriyi daha üst seviyelere taşımış. Saatin gerçekteki hali fotoğraflarında görünenden çok daha güzel.

37 mm’lik son derece zarif ve estetik görünen bu saatin en çok eleştiri alan kısmının bileziği olduğunu söylemiştim. Saatin üzerinde gelen bilezik tabii ki paslanmaz çelik. Ancak verdiği hafif his bu saatin kordonu teneke mi acaba dedirtiyor ancak kordonu incelediğinizde hiç de öyle olmadığını, gayet kaliteli olduğunu anlıyorsunuz. Bileğinize göre ölçülendirmeniz de diğer Seiko modellerine göre nisbeten kolay. Saati satın alanlar bileziği değiştirmeyi düşünebilirler ancak üzerinde gelen bilezik bu modele o kadar uyum sağlamış ve bütünlüğü devam ettirmiş ki bu yüzden ben değiştirmeyi hiç düşünmüyorum. Ayrıca bu bileziğin rahat ve konforlu olduğunu belirtmemde de fayda var.

Saatimizin mekanizması ise mekanik Seiko kullanan her saat severin aşina olduğu efsane 7S26 mekanizma. Dönemlerine göre 7S26A, 7S26B olarak sonuna harfler eklenen bu mekanizma bu saatte 7S26C olarak karşımıza çıkıyor. Yani 7S26C bu ailenin en iyi hale getirilmiş en güncel versiyonu. Mekanizmayı saatin cam arka kapağı sayesinde görebiliyorsunuz. 21 taşlı bu mekanizma saatte 21600 vuruş gerçekleştiriyor. Çift yöne dönebilen rotoruyla yaklaşık 42 saat kadar güç rezervi sunan mekanizma, hacking ve elle kurma gibi özellikleri barındırmıyor. Açıkçası o özelliğe sahip saatlerimi bir kere bile elle kurmadığımı ve saniyesini durdurmadığımı düşündüğümde bunların benim için gereksiz özellikler olduğunu söyleyebilirim. Bu özellikler olmazsa olmaz diyen saat severler de 7S26’dan sonra çıkan 4R36 kalibreli SRPE uzantılı modellere göz atabilirler ancak bu fiyat bantlarında SNXS75 kadar ağırbaşlı ve klasik bir modele rastlayabileceklerini hiç sanmıyorum. SRPE serisi her ne kadar SNXS güncellemesi gibi görünse de aslında daha sportif daha günlük saatlerden oluşuyor.

Saatimiz 30 metre derinliğe kadar su geçirmezlik özelliğine sahip. Yani bu da saatimizle denize, havuza girilmeyeceğini ancak su sıçramaları ve yağmurda ıslanma gibi durumlarda saatimizin sudan etkilenmeyeceğini gösteriyor.

Kıyafet saati olarak nitelendirilen bu model o kadar ince düşünülerek tasarlanmış ki tepe kısmı bile kasaya gömük şekilde yerleştirilmiş. Böylelikle saatin üzerinde bütünlüğü bozacak bir çıkıntı ya da parça göremiyorsunuz. Saatin kasasında herhangi fırçalanmış bir detay bulunmuyor yani kasanın görünen tüm kısımları cilalı pırıl pırıl çelik. Saatin fırçalanmış mat kısmını ise sadece bileziği oluşturuyor.

Kadranda ise lüzumsuz hiçbir yazıya ya da fonksiyona yer verilmemiş. Kadranda gün ve tarih haricinde sadece Seiko 5 ve Automatic yazısını görüyorsunuz. Kabartma Seiko 5 yazısı ve tarih kısmının da çerçeve içine alınması oldukça güzel detaylar. Tabii ki bir Seiko 5’in olmazsa olmazı diyebileceğim güçlü fosforlardan da bahsetmemek olmaz. Saatin kaç olduğunu her türlü karanlıkta rahatça okuyabiliyorsunuz.

SONUÇ:

Ülkemizde saat fiyatları da her şeyin fiyatı gibi anormal derecede yükseldi. Benim görüşüm Seiko SNXS serisi yine de bu pahalılıkta bu tarz şık ve mekanik saat isteyenler için en iyi seçenek. SNXS serisini satın alarak hem prestijli bir markaya hem de ömürlük ve asla modası geçmeyecek tasarıma sahip bir saate sahip olursunuz. Rolex Oyster Perpetual’a benzer görüntüsü ile çoğu inceleme videolarında ve yazılarında Rolex killer olarak anılan SNXS, fiyat performans anlamında yine en iyi seçenekler arasında!

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…

Orient Bambino V4 (versiyon 4) İncelemesi

Yeniden merhaba. Bugün sizlere mekanik Japon saatleri denilince akla ilk gelen markalar arasında yer alan Orient markasının klasik ve fiyatına göre çok başarılı ve iddialı bir modeli olan Bambino V4 (versiyon 4) hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Başlamadan önce Orient markası hakkında kısaca bilgi vermek sanırım yerinde olacaktır.

Orient markası Japonya merkezli bir saat üreticisidir ve mekanik saatleri daha ön planda olan bir markadır. Bu saat şirketi 13 Temmuz 1950 yılında kurulmuş olsa da şirketin kökeni  Orient’in kurucusu Shogoro Yoshida’nın Japonya’nın Ueno kentinde bir toptan saat mağazası açtığı 1901 yılına kadar dayanmaktadır. Orient Japonya’daki Citizen ve Seiko markasıyla birlikte üç büyük saat şirketinden biriydi ancak 70’li yıllarda ucuz fiyatlara satılan quartz saatlerin ön plana çıkması sebebiyle Seiko ve Citizen markaları daha çok quartz saatlere ağırlık vermeye başladı. Orient ise en uzman olduğu konuda yani mekanik saat üretme konusunda devam etmeyi seçti. Günümüzde ise fiyatına göre çok kaliteli mekanik saatleriyle göz dolduran marka dünyada bir çok saat meraklısının koleksiyonuna girmeyi başarmıştır. Tabii bu, markanın quartz saatler üretmediği anlamına da gelmemektedir. Günümüzde markanın bir çok kaliteli klasik ve kronograf quartz modelleri mevcuttur. Firma, 2001’den bu yana Seiko – Epson Corporation’un bir iştiraki ve 2009’dan itibaren yan kuruluşudur.

Tarihçeye kısaca değindikten sonra söz konusu saatimize gelecek olursak bu modelin klasik saat severlerin ilgisini çekecek nitelikte bir ürün olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Orient Bambino koleksiyonunda dört farklı seri vardır; bunların referans numaraları FAC08002F0, FAC08003A0, FAC08004D0 ve AC08001T. Bu modelin v4 (versiyon 4) olarak adlandırılmasının nedeni markanın bir kaç tane daha dress watch varyasyonuna sahip olmasıdır. Ben bu saatin FAC08004D0 yani lacivert kadranlı modeline sahibim.

Klasik saat severler arasında tasarımıyla büyük beğeni toplayan Bambino koleksiyonu gerçekten de ağırbaşlı görünüme sahip bir seriden meydana gelmekte. Tek tarih penceresi ve tertemiz görünümlü, sade, okunması basit bir kadran tasarımı klasik saat severlerin olmazsa olmaz tasarım anlayışıdır. FAC08002F0 modelinde bu anlayış parlak gümüş rengi indeksler, akrep, yelkovan ve saniye ile güçlendirilirken bu sayede saatin tam bir elbise saati olarak kullanılabilmesinin yanı sıra kadranın kenarlarından ortaya doğru siyahtan laciverte dönüşen degrade renk geçişi ve saniye kolunun ucundaki kırmızılık sayesinde günlük herhangi bir kıyafetinizle de kullanmaya uygun hale getirilmiş. Ayrıca saat 42 mm çapında ve kendini gösteren bir yapıya sahip. Bambino’nun tasarımı geleneksel klasik saat anlayışına sahip olsa da 42 mm’lik boyutuyla günümüzün modern tasarım anlayışına da uyum sağlıyor.

Bu modeli en çekici kılan özellik ise saate derinlik katan kubbeli cam tasarımı. Bu cam tasarımı sayesinde saat görünüm olarak bir üst seviyeye taşınmış. Saat 3 pozisyonunda konumlandırılmış tarih penceresinin ise beyaz çerçeve içine alınmış olması yine çok şık bir detay olarak karşımıza çıkıyor.

FAC08002F0 modeli yukarıdaki fotoda da gördüğünüz üzere koyu lacivert bir deri kayışla birlikte geliyor. Kayışın kenarlarına ise daha açık mavi bir detay eklenmiş. Klips üzerinde ise Orient yazısı var. Saatle birlikte gelen deri kayış oldukça kaliteli ancak ben deri kayış kullanmayı pek sevmediğimden ve saati daha üst bir seviyeye taşımak istediğimden dolayı deri kayışı paslanmaz çelik hasır kordonla değiştirdim. Böylece saatim daha kişisel ve daha şık bir hale geldi diyebilirim. Zevkler ve renkler tabii ki tartışılmazmış ama bu saati bir çok kişi hasır kordonla daha çok beğenecektir diye düşünüyorum.

Saatimizin mekanizmasına gelecek olursak Orient’in bir çok modelinde kullandığı, kendini kanıtlamış F6724 mekanizması kullanılmış. Bu mekanizma otomatik olmasının yanı sıra hem saniye durdurma hem de elle kurma fonksiyonuna sahip. Saat tam olarak kuruluyken yaklaşık 40 saat güç rezervine sahip. 22 taşlı F6724 mekanizma, 21600 vuruşa sahip. Üreticisi tarafından da günde -15 +25 saniye de yanılma payı belirtilmiş.

Mineral cama sahip bu serinin su geçirmezlik değeri ise 30 metre olarak belirlenmiş. Yani dalmaya, yüzmeye uygun bir saat değil. Belirtilen su geçirmezlik değeriyle yağmur, su sıçramaları vb durumlarda Bambino su geçirmeyecektir. Zaten klasik bir saat ile yüzmeye gitmek pek de hoş bir görüntü oluşturmaz diye düşünüyorum.

Saatin üreticisi tarafından belirtilen teknik özellikleri:

ÜRÜN BİLGİSİ

  • Marka:Orient
  • Ürün Kodu:FAC08004D0
  • Cinsiyet:Erkek
  • Koleksiyon:Bambino
  • Teknoloji:Kurmalı Otomatik
  • Makine Modeli:Japon Orient Kalibre F6724

KASA

  • Kasa Materyali:Paslanmaz Çelik
  • Kasa Rengi:Çelik
  • Kasa Şekli:Yuvarlak
  • Kasa Çapı:42 mm
  • Kasa Kalınlığı:12 mm
  • Kapak:Vidalı

KADRAN & CAM

  • Kadran Rengi:Lacivert
  • Cam Cinsi:Kristal Mineral
  • Cam Şekli:Bombeli

KORDON

  • Kordon Tipi:Deri
  • Kordon Rengi:Siyah
  • Kordon Kilidi:Toka
  • Kordon Genişliği:22 mm

ÖZELLİKLER

  • Su Geçirmezlik:5 ATM
  • Takvim:Tarih Göstergesi
  • Saniye Durdurma:Var
  • Ağırlık:75 gr

SONUÇ:

Mükemmel doğrulukta çalışan ve elle kurma, hacking (gereksiz bulsam da) özelliğine sahip dayanıklı bir In-house mekanizma, günlük kullanıma uygun harika tasarım. Kordon değişikliğiyle çok daha üst seviye bir görünüm… Daha ne söylenebilir ki? Benim fikrimi sorarsanız Orient Bambino V4 paranızın karşılığını kuruşuna kadar veren ve hatta fazlasını veren, mevcut fiyat bandında alınabilecek en iyi saat.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…

HER KIYAFETE UYGUN LORUS RM387EX9

Değerli okurlar uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. İş yoğunluğu ve 6 Şubat tarihinde ülkemizde yaşanan deprem felaketi nedeniyle uzun süre yazamadım. Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim.

Saat merakımın baskın gelmesi sonucundae sayfam iyice saat tanıtım sayfasına döndü ve bugün sizlere yine görür görmez bu saat kesinlikle benim olmalı dediğim LORUS RM387EX9 modelinden bahsetmek istiyorum.

Hemen yine mi Lorus diye sorabilirsiniz. Evet yine bir Lorus çünkü tasarım ve kalite anlamında verilen parayı kuruşuna kadar hak eden bir marka olduğunu düşünüyorum. Moda markaları da dahil olmak üzere piyasada sayısız saat markası var ancak benim zevkime hitap eden tasarımları genelde iki İsviçreli ve iki Japon firması üretiyor. LORUS RM387EX9 modeli de yine büyük Japon saat firması Seiko tarafından üretilen bir model.

LORUS RM387EX9 öncelikle benim diğer bütün saatlerimden ayrılan bir özelliğe sahip. Saat paslanmaz çelik olmasına karşın iyon kaplama bir saat. Genelde kaplama saatleri pek tercih etmesem de siyah ve kırmızının birbirine uyumunu bu saat üzerinde çok başarılı buldum. Dikkatli bir kullanımla uzun bir süre hiçbir sorun yaşamadan kullanılabilir diye düşünüyorum.

Saatimiz iki yanında şerit biçiminde kırmızı çizgiler olan bir silikon kordona sahip. Kronometre ibrelerindeki kırmızıyla harika bir uyum sağlamış ancak ben silikon kordonu kullanım açısından pek sevmediğimden dolayı tam kırmızı bir nato kordonla değiştirdim. Böylelikle saati kişisel zevkime daha uygun hale getirdim. Saatin kadranına gelecek olursak kadranı 90 derecelik açıyla ikiye bölen, saniye ve salise kısmını da kapsayan gri geçiş aslında saatin tüm havasını etkileyen en çarpıcı detay diyebilirim. Böylelikle saat daha sportif ve ateşli bir tasarıma kavuşmuş. Kadran üzerinde lüzumsuz bir yazı ya da kalabalık edecek hiçbir şey yok. Bezel üzerindeki beyaz renkli rakamlar saatin indeksleri ile uyumlu. Kronometrenin start ve stop butonları da yine ateşli sportif tasarımı devam ettiriyor. Saate bakıldığında net şekilde bu saatin bir hız ölçüm saati olduğunu anlıyorsunuz.

Saatin özelliklerine gelecek olursam yukarıda bu saatin bir hız ölçüm saati olduğunu söylemiştim. Bunu bezel üzerindeki Tachymeter (Takometre – Takimetre) ibaresinden net şekilde anlayabiliyoruz. Kronograf saatlerde bulunan bu özelliğin nasıl kullanıldığıyla ilgili videolara Youtube’dan ulaşabilirsiniz.

Saatimiz neredeyse her Lorus modelinde olduğu gibi fosforlu akrep ve yelkovana sahip olmasına karşın indeksler üzerinde herhangi bir fosfor bulunmamakta. Fosforların karanlıkta görünürlüğü de işinizi görür derecede.

Saat 100 Metre (10 atm) su geçirmezliğe sahip. Bence gayet yeterli derecede. Saat tamamen klasik bir saat olsaydı aynı şeyi 30 metre 50 metre su geçirmezlik için de söyleyebilirdim.

Saatin 3 pozisyonunda tarih fonksiyonu bulunmakta ve görünürlüğü gayet normal derecede.

Saatin kalbi diyebileceğimiz mekanizmasından bahsedecek olursam Seiko’nun ünlü VD57 kalibresini bu saatte de görüyoruz. Mekanizmanın sorunsuz bir quartz-chronograph olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Saat flat (düz) bir mineral bir kristale (cama) sahip. Safir kristal olsaydı tabii ki daha iyi olacaktı ancak bu da tahmininiz üzere maliyete yansıyacaktı. Safirin çizilmesi diğer cam türlerine göre daha zor ancak mineral camlar da kolayca çizilen bir cam türü değil. Diyelim ki çizmeyi ya da kırmayı başardınız bunu da cam değişimiyle gidermek çok kolay. Zaten dışarıdan bakınca anlayamayacağınız bir özellik için de +1.000 – 2.000 TL daha fazla vermek ister miydiniz bilemiyorum. Ben şahsen vermem.

Sonuç olarak tamamen kişisel zevkime hitap eden bu saati aldığım için memnunum. Her kıyafetimle de rahatça kullanabiliyorum. Şu an Türkiye’de sonuncu saati almış olabileceğimden bulabilir misiniz onu da bilemiyorum ancak siz de beğendiyseniz bir bakın derim. Tavsiye olunur. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…

Instagram sayfam: silentjune_

CASIO’NUN EN ŞIK SAATİ

Casio denilince ilk olarak akla hep 80’li ve 90’lı yılların plastik, dijital ve su geçirmez saatleri gelirdi. Günümüzde ise retro saat rüzgarıyla gerek aynı saatleri üreterek ve güncelleyerek gerekse retro serisine yeni modeller ekleyerek bu havayı estirmeye devam ettiren firma, bir yandan da son derece güzel ve işlevsel Edifice serisine sürekli yeni modeller ekleyerek bize sunuyor. Ancak Casio denildiğinde beni cezbeden modeller her zaman retro modeller olmuştur.

Bir kaç senedir koleksiyonumda olan Casio AQ-230A-7DMQ  gibi son derece şık bir retro modelin neden paslanmaz çelik yerine plastik/krom kaplama olarak üretildiğine anlam veremeyip kendime paslanmaz çelikten üretilmiş aynı özellik ve görüntüye sahip bir kol saati arıyordum. Bulduğum modeller ise Türkiye’de yoktu. Yurtdışından almak istediğimde ise çok abartılı vergilendirmelerle ve şişirilmiş kargo ücretleriyle karşılaştım. Zaten her şeyin fiyatının abartılı olduğu şu günlerde değerini net bir şekilde bildiğim bir saat için bu değerin çok üzerinde paralar ödeyemezdim.

Casio’nun web sitesinde “standart” başlığı altındaki saatleri incelerken son derece minimal ve elegant görünüme sahip olan MTP-B205D-1EDF modeli ilgimi çekti. Bendeki AQ-230A-7DMQ (karmaşa olmaması adına bu modelin fotosunu koymayacağım) modeline göre daha keskin ve sade hatlara sahip olan bir modeldi. Bu saatin fiyatına bakmadan önce ilk baktığım şey tahmin edersiniz ki hangi malzemeden üretildiğiydi. Neyse ki MTP-B205D-1EDF tamamen paslanmaz çelik malzemeden üretilmişti. Malzeme kalitesi ve işçilik yükselince tabii ki bunun fiyata yansıması da kaçınılmaz olacaktır. Bugün itibariyle Casio’nun resmi distibütörü 2.726 TL fiyata bu saatin satışını yapmaktadır. İçinde birebir aynı mekanizma olan plastik AQ-230A-7DMQ ile arasında ortalama 1.766 TL gibi bir fiyat farkı bulunmakta. Peki aynı mekanizmayı barındıran iki saat arasındaki bu farkı ödemeye değer mi diyeceksiniz? Bu tamamen sizin ne istediğinize bağlı bir durum. Dış malzemesi eskimeyen, yıpranmayan, çizilse bile polisajla düzeltilebilen ömürlük bir saatiniz olmasını istiyorsanız tabii ki tercihiniz paslanmaz çelik malzemeli MTP-B205D-1EDF olacaktır ama daha hafif bir saat istiyorum, fiyatı da makul olsun, yıllar geçse bile ben bu saati dikkatli kullanırım, çizilse de dert değil derseniz AQ-230A-7DMQ sizin için daha iyi bir ürün olacaktır. İki saate de sahibim ancak ikisinden birini seçecek olsaydım tabii ki şıklık, malzeme kalitesi benim için biraz daha ön planda olduğu için tercihimi MTP-B205D-1EDF yönünde yapardım.

Casio MTP-B205D-1EDF saatimi yaklaşık 15 gündür kullanıyorum. Son derece sade tasarıma sahip bu saatin kadranında marka ve mekanizmanın üretim yeri haricinde herhangi bir yazı bulunmuyor. Saatin alt kısmında ise dijital bir ikinci saat mevcut. Bu ikinci saat Casio’nun alışılagelmiş alarm, kronometre, çift saat, tarih gibi özelliklerini de barındırıyor. Tüm bunlar siyah kadranla bütünleşince son derece minimal ve elegant bir hava yaratıyor. Bu tarz klasik saatlerdeki “water resistant” 50 m 100 m gibi ibarelerin tasarım anlamında saati basitleştirdiği düşüncesindeyim. MTP-B205D-1EDF bu yönüyle tasarım olarak bir adım öne çıkıyor.

Son derece ince kasaya ve dikdörtgen tasarıma sahip saatimiz mineral cama sahip. Cam safir olabilirdi ama benim için bu fiyat bandında bir saat için herhangi bir sorun teşkil etmiyor. Saatin çerçeve kısmı fırçalanmış mat çelik işçiliğine sahipken ayar düğmelerinin bulunduğu kısımlar parlak cila tekniğine sahip. Casio son zamanlarda bazı modellerde fırça çelik işçiliğini kullanarak parlak-mat geçişleriyle saatlerin işçilik anlamındaki kalitesini daha üst bir noktaya taşıdı. Dolayısı ile daha albenili saatler ortaya çıktı. Önceki yazılarımdan birinin konusunu oluşturan Casio EFR-S107D-1AVUDF modeli de bunlardan biri.

Saatin bileziği de tabii ki paslanmaz çelik. Ayarlaması nispeten kolay ve fiyatına göre normal kalitede, sade bir bilezik. Saatin bu bilezik ile birlikte toplam ağırlığı 92 gram. Yani dikdörtgen tasarımı, kasasının inceliği bu ağırlıkla birleşince saati kolunuzdan çıkarmak bile istemiyorsunuz çünkü kullanımda asla rahatsız etmiyor.

Saatin bana göre tek eksi yönü analog saati ayarlarken klasik ayar kolu yerine tuş seçilmiş olması. Bu tuşla saati sadece ileri yönde hareket ettirebiliyorsunuz. Yani fazla basarak yanlış ayarlama yaparsanız tüm saati tam tur yeniden çevirmek zorunda kalıyorsunuz. Aslında ayarı da çok nadiren yapacağınızı düşünürsek bu da pek olumsuz hanesine yazılamaz. Saatte ışık veya fosfor olmaması acaba eksi özellik olabilir mi diye düşündüm ancak ekstradan fosfor saatin kadranını kalabalık hale getirecek akrep ve yelkovanı kalınlaştıracaktı bu da tüm o elegant görüntünün kaybolmasına neden olacaktı. Işık konulmuş olsaydı bu da fazladan bir düğme daha gerektirecekti. O yüzden iyi ki bu özellikler eklenmemiş diyorum.

Saatin resmi web sitesinde yazan teknik özellikleri ise şöyle:

Genel Özellikler

MarkaSTANDART

Ağırlık: 92

Cinsiyet: Erkek

Su Geçirmezlik: Su geçirmez

Makine Tipi: Analog / Digital

Cam Tipi: Mineral

Tarz: Klasik Saat

Pil Ömrü: 3 Yıl

Kayış Kordon Tipi: Çelik

Kasa Rengi: Gri

Kayış Kordon Rengi: Gri

Kasa Cinsi: Çelik

Kasa Yüksekliği: 42

Kasa Kalınlığı: 8

Kasa Şekli: Köşeli

Kadran Rengi: Siyah

Kasa Çapı: 30

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.

EFSANE SAAT LORUS RL449AX9

Yine uzun bir aradan sonra merhaba. Başlıktan da anlaşılacağı üzere bugünkü yazımın konusu yine bir Lorus modeli. Neden bu markaya bu kadar kafayı taktığımı merak edebilirsiniz. Şöyle ki Lorus benim ilk “gerçek saatim” olduğu için bendeki önemi büyüktür. Yazılarımı takip edenler bundan yaklaşık 23 sene önce sahip olduğum quartz mekanizmalı Lorus saatimin halen mükemmel şekilde çalıştığını bilirler. Bunun tabii ki en önemli nedeni Lorus markasının arkasında Seiko gibi dev bir markanın teknoloji ve sağlamlığının yatıyor olması.

Gelelim asıl konumuza: Başlıkta da belirttiğim gibi bugün hakkında yazdığım Lorus’un efsane bir modeli. Onu efsaneleştiren şey de tabii ki mekanik bir model olması. Ancak diyebilirsiniz ki bu saati neden bu kadar övüyorsun piyasa zaten her seviyede mekanik modellerle dolu. Ancak işte burada devreye giren şey yine Lorus markasından aşina olduğumuz fiyat performans gerçeği.

Saatimizi kısaca tanıtacak olursak benim elimdeki modelin numarası RL449AX9 yani koyu mavi kadranlı, jübile bilezikli model. Lorus’un web sitesinde ve saati satın aldığım Türkiye’deki online satış sitesinde aynı saatin üç farklı rengi daha mevcut. Silikon kordonlu, turuncu kadrana sahip model ile koyu mavi kadranlı model arasında kalmıştım. Yaptığım İnstagram anketinde kullanıcıların çoğu koyu mavi kadranlı modeli seçtikleri için onu satın aldım.

Saatin kutusunu açıp elime aldığımda ilk izlenimim, bu saatin kullandığım mekanik Seiko saatlerle aynı kalitede olduğuydu. Kullanılan jübile bileziğin kalitesi, ağırlığı kasa yapısı kullanmakta olduğum mekanik Seiko saatlerden gerçekten farksız. Kasa yapısı ve bilezikteki mat ve parlak geçişleri de mekanik bir Seiko kadar kusursuz.

Gelgelelim bu saatin diğer markaların mekanik saatlerine göre neden daha uygun fiyatlı olduğuna. Bu saat ilk bakışta bezel yapısı nedeniyle bir dalış saati gibi görünse de aslında bir dalış saati değil. Bunu da bezelin dönmüyor olmasından ve saatin en fazla 100 metre (10 bar) su geçirmezliğe sahip olmasından anlayabiliriz. Zaten Lorus’un bu model hakkında böyle bir iddiası da yok.

Seiko, giriş seviye mekanik modellerinde safir kristal cam kullanmadığı ve bunun yerine kendi ürünü olan Hardlex kristal kullandığı için yan ürünü olan Lorus’un bu fiyat bandındaki bir mekanik modelinde de safir kristal cam kullanmasını beklemek tabii ki yanlış olur. Saatte mineral kristal kullanılmış.

Tabii ki en merak ettiğiniz kısmı da saatte ne tür bir otomatik mekanizma kullanıldığı. Bu saatte Seiko saatlerinden uzun seneler boyunca aşina olduğumuz 7S26 mekanizma kullanılmış ancak Lorus saatlerinde de kullanılan bu mekanizma Y676 olarak kodlanmış. Otomatik Seiko saat kullanıcıları, Seiko saat severler iyi bilirler ki 7S26’da elle kurma ve hacking (saniye durdurma) gibi fonksiyonlar mevcut değil. Saatte kullanılan Y676 mekanizmanın tam kuruluyken güç rezervi 42 saat olarak belirtilmiş.

Fiyatı uygun bantlara çeken diğer bir durum da saatin kadranında kullanılan fosfor. Lorus RL449AX9 kadranında her ne kadar dalış serisine benzer indeksler kullanılmış olsa da Seiko’nun dalış serisi saatlerinden aşina olduğumuz çok güçlü fosfor ne yazık ki bu saatte mevcut değil ancak yine de saati geceleri görmenizi sağlayan sadece akrep, yelkovan ve saniye üzerinde ortalama güçte bir fosfor kullanılmış. İndeksler üzerindeyse fosfor yok.

Şimdi gelin saatin artı yönlerini ve eksi önlerini kısaca sıralayalım. Siz de kararınızı buna göre verin. En son olarak da kendi şahsi fikrimi söyleyeceğim.

Saatin Artı Yönleri:

  • Seiko kalitesinde kusursuz işçilik
  • Kaliteli ve ayarlaması nispeten daha kolay jübile bilezik
  • Seiko’nun uzun yıllardan beri kullandığı iyice olgunlaşmış 7S26 (Y676) mekanizma
  • Şık ve sağlam tasarım, kadranda ışığa göre koyudan açık tona giden renk değişimi

Saatin Eksi Yönleri:

  • Dönmeyen bezel yapısı
  • Fosforların ortalama güçte olması
  • Elle kurma ve saniye durdurma fonksiyonunun bulunmaması
  • Mineral kristal cam

SONUÇ

En son kendi fikrimi söyleyeceğimi belirtmiştim. Satın almadan önce bu model hakkında bir çok vlog izledim. En çok eleştirilen konu da saatte elle kurma ve saniye durdurma fonksiyonunun olmamasıydı. Açıkçası bu benim için hiçbir sorun teşkil etmiyor. Otomatik saatlerimi elle kurduğum çok nadirdir. Elle kurmalı olsun olmasın otomatik saatlerimi geceleri kolumdan çıkarttığım zamanlarda ve sabah takacağım zamanlarda 25 30 kere sallarım. Yani elle kurulmaması benim için bir eksiklik ya da dert edeceğim bir şey değil. Keza saniye durdurma fonksiyonu da öyle. Otomatik saatler zaten yapısı gereği hiçbir zaman bir quartz saat kadar iyi zaman tutamayacağından dolayı saniyesi durmuş durmamış benim için herhangi bir önem arz etmiyor. Bunun için zaten quartz saatler hatta chronograph quartz saatler, dijital saatler, akıllı cihazlar mevcut. Mekanizma hakkında son olarak şunu söylemeliyim ki bu saatte 7S26 mekanizma kullanıldığına açıkçası gerçekten sevindim. Çünkü bu mekanizma Seiko’nun uzun yıllardan beri kullandığı iyice olgunlaştırılmış bir mekanizma.

Dönmeyen bezel yapısına gelecek olursak şayet yazıma konu olan Lorus RL449AX9 modelinin yaklaşık 15 katı kadar fazla para verip bir Seiko SKX veya Prospex modeli veya onlara denk bir model satın almadıysam ve bana üretici tarafından da bu saat bir dalış saatidir vaadi verilmediyse bezelin dönmemesi zaten çok normal. Ancak bezel yapısının görsel olarak oldukça hoş durduğunu da belirtmeliyim. Buna katılırsınız ya da katılmazsınız sizin bileceğiniz iş. Şu an sadece ürün hakkındaki şahsi fikrimi açıklıyorum.

Fosfor biraz eleştiri alabilir. Seiko’lardan alışkın olduğum güçlü fosforu bu saatte de görmek isterdim. Ancak daha önce de belirttiğim gibi işinizi görür ve yarı yolda bırakmaz ama bir Seiko dalış serisi saat fosforu beklemeyin.

Gelelim bu saat alınır mı konusuna. Şimdi şöyle bir durum söz konusu: Lorus saatlerin son zamanlarda hep quartz modellerini alan biri olarak mekanik olan bu modelde belirgin bir kalite farkı gördüğümü belirtmeliyim. Yani daha dolu bir çelik, daha iyi bir işçilik (Seiko kadar iyi) ve ömür boyu kullanılacak kadar iyi kaliteli bir saatle karşılaştım. Bana sorarsanız evet bu saat alınır. Hele ki işi saatçilik olmayan giyim markalarının ürettiği saatleri ve uçuk fiyatlarını düşünecek olursanız zaten cevabım belli.

Mekanik Lorus saatleri bu zamana kadar Türkiye’ye getiren yoktu. Zaten yazıyı yazdığım bugün itibariyle de şu anda tek bir satıcısı var. Modeli Türkiye’de arattığınızda karşınıza da o satıcı çıkacaktır. Fiyatı ise bir mekanik saatte göre gerçekten çok uygun. Yukarıda saydığım dönmeyen bezel, elle kurma fonksiyonu olmaması vb şeyler sizin için de bir şey ifade etmiyorsa bu fiyat bandında kaçırılmayacak bir saat. İşi sadece saatçilik olan bir firmanın ürettiği bu modeli kaçırmayın derim.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.

SEIKO’DAN MÜTHİŞ HAMLE! SEIKO 5 GMT

Merhaba değerli saat severler. Temmuz’un ilk gününde henüz bilmeyenlere bu haberi duyurmak iyi olur diye düşündüm. Japon saat firması Seiko, Seiko 5 Sports koleksiyonuna GMT özellikli yepyeni bir model daha ekledi. Bu model 3 farklı kadran rengiyle karşımıza çıkacak.

SSK001 (siyah kadran), SSK003 (mavi kadran), SSK005 (turuncu kadran) olmak üzere üç farklı renkte karşımıza çıkacak model, Seiko’nun efsaneleşmiş ikonik dalış saati olan SKX serisinden esinlenilerek üretilmiş. Zaten Seiko resmi sitesinde de bu modelin ünlü SKX serisinden esinlenildiği “Geçmişin Mirasından Doğan Tasarım” başlığı adı altında belirtilmiş. Yeni Seiko 5 SSK serisi de SKX ile aynı kasa tasarımına ve Jübile bileziğe sahip. İki model de birbirine çok fazla benzemesine rağmen Yeni seiko SSK serisini SKX’ten ayıran en büyük farklılık iki ürünün tamamen farklı amaçlar için üretilmiş olması. SKX bilindiği üzere 200 metre suya dayanıklı sertifikalı bir dalış saatiyken yeni model farklı zaman dilimini gösterebilme özelliğine sahip bir saat olarak karşımıza çıkıyor. Zaten kadrana bakıldığında ekstradan bir GMT ibresi göze çarpmakta.

Bu model bir çok yeniliği de beraberinde getirmekte. Bunlardan en göze çarpanı, ilk defa kullanılan GMT özellikli 4R34 kodlu yeni bir kalibre. Kalibrenin 4R kodu ile başlaması bize Seiko’nun giriş seviyelerinde kullandığı, başarısını ispatlamış 4R kodlu makine üzerine GMT özelliğinin inşa edildiğini işaret ediyor. Seiko, kalibreye bu özelliği ekleyerek sadece 0.1 mm daha kalın bir kasa yapısı sunduğunu iddia ediyor. Bu kalibreyle birlikte saate çoklu zaman fonksiyonu gelirken gün gösterme fonksiyonu yer almıyor. Saati diğer 5 sports serilerinden ayıran diğer en büyük diğer iki farklılık ise cam ve döner bezelde kendini gösteriyor. Kullanılan cam ne yazık ki yine safir kristal değil. Bunun yerine Seiko’nun görece uygun fiyatlı saatlerinde kullandığı Hardlex Kristal cam kullanılmış. Cam üzerinde Rolex saatlerinde görmeye alışık olduğumuz bir tarih büyüteci mevcut. Döner bezelde de kullanılan Hardlex cam, seramiğe benzer bir görüntü oluşturmuş.

Kullanılan Jübile bilezik eski SKX serisinden biraz farklı. Bu farklılık bileziğin arka kısmına bakıldığında anlaşılıyor. SKX serisinde kullanılan bilezik bükme/örme tekniği ile birleştirilmiş ancak bu modelin bileziği masif tasarıma sahip.

Seiko 5 Sports serisinin eleştiri aldığı en büyük konu kurma kolunun vidalı olmamasıydı. İzlediğim bir çok inceleme videosunda yeni modelde kurma kolunun vidalı geldiği söyleniyor. Saatin Seiko resmi sitesinde belirtilen teknik özellikleri ise şu şekilde:

SKX Sports Stili
GMT serisi

Kalibre 4R34
Titreşim: 21.600 / saatte (saniyede 6 vuruş)
Güç rezervi: 41 saat
Taş sayısı: 24

Özellikler
Paslanmaz çelik kasa ve bilezik
Güvenlik kilitli üçlü katlamalı, düğmeyle açılan kilitli toka
Hardlex cam
Vidalı, şeffaf arka kapak
Kasa çapı: 42,5 mm; Kasa yüksekliği: 13,6 mm
Su geçirmezlik: 10 bar
Manyetik direnç: 4,800 A/m

KİŞİSEL GÖRÜŞÜM

Bir SKX kullanıcısı olarak Seiko’nun bu tasarımını zaten çok beğendiğimi belirtmeliyim. Saati henüz elime alabilmiş ve incelemiş değilim ancak son derece şık bir tasarıma ait olduğu aşikar. SKX varken bunu da satın alır mıyım bilemiyorum. Eğer SKX efsanesi koleksiyonumda olmasaydı ki zaten bir SKX almak şu an fiyatları nedeniyle iyice imkansız hale geldiğine göre evet bu yeni GMT serisini alma isteğim oluşurdu. Eğer bir gün alacak olursam SKX 009 saatime çok benzememesi için kesinlikle turuncu kadranlı modelini tercih edeceğim.

Saatin safir kristal camlı olmaması, seramik bezele sahip olmaması, ve gün gösterme özelliğinin olmaması (bu benim için dezavantaj) ve saydıklarım içinde en önemlisi de bu saate sahip olmak için Türkiye’de bizden istenen para, alma isteğimi son derece törpülüyor. Bu yazıyı yazdığım gün itibariyle yurtdışı fiyatı 450 – 500 Dolar olan bir Seiko 5 için ülkemizde bizden 11.545 TL isteniyor. Alın ya da almayın diyemem bu tercih meselesi ancak bana soracak olursanız bu fiyat bandında daha yüksek işçiliğe sahip, saat severlerin iyi bildiği İsviçreli rakip markanın safir kristal camlı çok daha yüksek güç rezervli bir saatini tercih ederdim.

Bu aşırı pahalı fiyatlandırma politikasını ne yazık ki son zamanlarda Casio saatlerde de görmekteyiz. Distribütör firmalar neden böyle anormal bir fiyatlama politikasına gidiyor bunu bilemem ama hiç hoş bir durum olmadığını ve biz saat severler tarafından hiç hoş karşılanmadığını da kendilerine önemle belirtmek isterim.

Peki siz bu fiyatlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

EZBER BOZAN CASIO MODELİ

Yeniden merhaba değerli okuyucular. Son zamanlarda bir saat meraklısı olarak saat yazılarına, özellikle de quartz (pilli) saat yazılarına daha fazla ağırlık veriyorum. Bugün de sizlere Casio’nun alışılagelmiş modellerinin dışında, son derece hoşuma giden bir modelinden bahsetmek istiyorum.

Casio denilince genellikle aklımıza ilk gelen modeller asker saati diye tabir edilen siyah F91 ve retro serisi olarak yıllardır piyasaya sürülen metal ve altın renkli çelik kordonlu dijital saatler oluyor. Edifice koleksiyonu ise bilindiği üzere genellikle analog kronograf ve yarı analog modellerden oluşmakta. Casio son zamanlarda tasarıma ayrı bir önem vermekte ve gerçekten dikkat çekici saat modellerini piyasaya sürmekte. Bu başarılı tasarımların sonucunda Edifice koleksiyonuna yeni katılan modellerden biri olan CASIO EFR-S107D-1AVUDF modeli dünyada olduğu kadar ülkemizde de oldukça popüler bir saat haline geldi. Bu model hakkında hali hazırda bir çok Youtube inceleme videoları da mevcut. Ben de bu modeli 1 ay önce satın aldım. Peki bu saati bu kadar özel kılan nedir? Hadi gelin kısaca bir göz atalım.

CASIO EFR-S107D-1AVUDF modeli saatin kadranındaki yazıdan da anlayacağınız üzere Edifice koleksiyonun safir kristal cama sahip modellerinden biri. Saatin safir kristal cama sahip olması CASIO saat modellerinde açıkçası benim hiç denk gelmediğim bir durum. O yüzden kullanılan safir kristal cam aslında bu saatin en ayırt edici özelliği durumunda. Saatin kutusunu açtığınızda zaten ilk olarak bilezik üzerine yerleştirilmiş safir kristal ibaresi olan bir etiketle karşılaşıyorsunuz. Konuyu fazla dağıtmadan safir kristal camın neden bu kadar önemli olduğuna da kısaca değinmek istiyorum; safir kristal cam isminden de anladığımız üzere safirden yapılmaktadır ve saatçilik açısından en yüksek kaliteye sahip cam türüdür. Genellikle üst segment saatlerde kullanılan çizilmeye karşı en dirençli cam türüdür. Saatin kadran okunurluğu bu cam türü kullanıldığında daha yüksektir ve diğer cam türlerine göre daha kaliteli görünürler.

Safir camın bu denli kaliteli olması ve önemi göz önünde bulundurulduğunda CASIO EFR-S107D-1AVUDF modelinin fiyatına göre benzersiz bir deneyim sunduğunu söyleyebilirim. Peki bu saatin tek özelliği sadece safir kristal cam mı ya da başka bir özelliği yok mu diye sorabilirsiniz. Şunu söylemeliyim ki saati elime alıp yakından incelediğimde fiyatına göre muazzam bir işçilikle karşılaştım. Saatin bezel kısmında dikey fırçalama yöntemi kullanılmış. Harika bir parlaklığa sahip olan bu bezelin üzerindeki dikey fırça izleri saatin kadranında da devam ettirilerek bütünlük sağlanmış ve siyah kadran üzerinde çok şık bir görüntü yaratmış. Kadrandaki sapphire yazısının yeşil rengi saniye kolunun uç kısmında da kullanılmış. Aynı renk beyaz indekslerin kenar kısımlarında da kullanılarak saat hareket ettikçe belli belirsiz kendini göstermekte ve ışıl ışıl bir görüntü oluşturmakta. Sade bir tasarıma sahip olan kadranda tarih penceresi de rahatsız etmeyecek boyutta ve okunaklı bir şekilde konumlandırılmış. Siyah zemin tarih kısmında kullanılarak sadelik korunmuş. Saatin tepe kısmında ise yine alışık olduğumuz Edifice logosu kullanılmış.

Saatin bir diğer öne çıkan özelliği ise inceliği. Bu saat sadece 8,3 mm bir kalınlığa sahip ve 117 gram ağırlığında. İnce yapısı, hafifliği ve 42,5 mm’lik kasa çapıyla son derece zarif ve kendini gösteren bir kol saati. Bilek kalınlığı 18 cm biri olarak saatin kasa çapını çok ideal buldum.

Yerli ya da yabancı Youtube inceleme videolarında dikkatimi çeken şey çelik kordonun saatin kalitesine yakışır derecede kaliteli olmadığı yönündeydi ancak ben buna katıldığımı söyleyemem. Saati satın almadan önce bu videoları izlediğimde açıkçası teneke gibi hafif ya da basit, vasat bir kordonla karşılaşacağımı düşünmüştüm. Hatta ince hasır bir çelik kordonla kombinleme düşüncem de vardı ki saati elime aldığımda direkt olarak bu düşüncemden vazgeçtim. Saatin kordon kalınlığı kasa kalınlığına uygun şekilde ince yapılı olarak tasarlanmış daha kalın ve ağır olması kesinlikle bu bütünlüğü bozardı. İnce yapısına göre gayet oturaklı dolgun bir yapıya sahip. Fırçalanmış parlak kordonun birleşim noktalarında ise fırçasız parlak detaylar kullanılarak yine kasanın parlak köşe kısımlarıyla bütünlük sağlanmış.

Yani kısacası gayet şık bir kordon. Kalite olarak da kesinlikle teneke bir kordonla karşılaşmıyorsunuz. Tabii bu benim kişisel düşüncem. Saati bu şekilde satın alıp başka kordonlarla kullanabilirsiniz veya siyah deri kordonlu modelini de alabilirsiniz. Ben saatimi bu şekilde çok beğendim. Ayrıca saatin lug yapısının standart olması da kordon değişikliği yapacaklar için büyük avantaj sağlıyor. Aynı serinin sekizgen çerçeveli EFR-S 108 kodlu modelinde ne yazık ki bu değişikliği yapmanız zor.

Quartz mekanizmaya sahip bu saat son derece sessiz çalışıyor. Kulağınıza sessiz bir ortamda iyice yaklaştırmadığınızda saatin sesini duymanız gerçekten zor. Saat bu yönüyle de artı bir özelliğe sahip. Casio saatlerin mekanizmalarının sorunsuzluğunu belirtmek adına bundan 14 sene önce tanıştığım quartz mekanizmalı Edifice saatimin bir kere bile sorun çıkarmadığını ve hala onu da zevkle kullandığımı söylemeliyim.

Resmi sitesine göre saatin teknik özellikleri şu şekilde:

Cam Tipi: Safir

Ağırlık: 117 gr

Makine: Analog (quartz)

Su Geçirmezlik: 100 m

Kasa Çapı: 42,5 mm

Kasa Kalınlığı: 8,3 mm

Kasa Yüksekliği: 47,5 mm

Kasa ve Bilezik: Paslanmaz Çelik

Takvim: Var

Sonuç olarak CASIO EDIFICE EFR-S107D-1AVUDF için Casio markasının en iyi saatlerinden biri hatta bu fiyat aralığında alınabilecek en iyi quartz mekanizmalı saatlerden biri diyebilirim. İşçilik, malzeme ve görünüm olarak kesinlikle fiyatına göre son derece iyi bir saat. Şık ve ömürlük bir saat arıyorsanız ve bunu bütçeniz karşılıyorsa mutlaka değerlendirilmesi gereken bir Casio modeli.

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın